18 Mayıs 2009

Fairytale - Norveç // 2009 Eurovision Birincisi

Years ago, when I was younger
I kind a liked, a girl I knew
She was mine and we were sweet hearts
That was then, but then it's true
I'm in love with a fairytale
Even though it hurts
Cause I don't care if I lose my mind,
I'm already cursed

Every day we started fighting
Every night we fell in love
No one else could make me sadder
But no one else could lift me high above
I don't know what I was doing
When suddenly we fell apart
Nowadays I cannot find her
But when I do we'll get a brand new start
I'm in love with a fairytale
Even though it hurts
Cause I don't care if I lose my mind,
I'm already cursed

She's a fairytale yeah
Even though it hurts
cause I don't care if I lose my mind,
I'm already cursed

24 Nisan 2009

Öğrenilmiş Çaresizlik!

TVler'e bile konu olmuş bu soruyu görmemek imkansızdı ama bir kez de ben vereyim fotoyu... :D

16 Nisan 2009

Savcı Lig TV, Hakim TFF!

Futbol dolu 90 dakikasının değil de son dakikada yaşanan arbedenin konuşulduğu derbinin faturası kesildi...

Galatasaray 1 maç seyircisiz ve 1 maç da tarafsız sahada olmak üzere 2 maç dükkan kapatırken, Arda 3 maç, Emre 2 maç, Sabri de 2 maç cezaya çarptırıldı. Fenrbahçe'de ise Diego Lugano 5 maç, Semih 3 maç ve Volkan da 3 maç ceza aldılar.

Volkan ve Sabri hariç diğer cezalara sözüm yok. Bu iki futbolcunun cezalarında ise TFF tarafından açıklanan mazeret aynı;

"...rakip takım taraftarlarına yönelik sportmenliğe aykırı hareketleri nedeniyle takdiren x RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına karar verildi."

Yani TV görüntülerinden yada gözlemci raporlarından. Gözlemcilerin o arbede anında Volkan'ın neresini tuttuğunu göremeyeceklerinden ötürü de büyük ihtimalle TV görüntülerinden yola çıkılarak Volkan suçlu bulundu. Benim merak ettiğim soru şu, bundan sonra Türk futbolunda cezalandırılacak oyuncuları LİG TV yönetmeni mi seçecek?

Daha önce Emre Belözoğlu olayında üstün başarıyla (!) Emre'nin sportmenlikdışı hareketini yakalamak, şimdi de maçın son dakikalarında kasığındaki ağrıyı ovuşturan Volkan'a tombalacı muamelesi yapmak, Lugano'nun Emre Aşık'a kafa attığı pozisyonu gösteren pilot kameralarda bir kare önce Emre'nin Lugano'nun ayağına basışını göstermemek için ekranın soluna siyah bant çekmek, Arda Turan'ın maçtan önce rakip takım taraftarlarına kolunu hediye edip provoke etme çalışmalarının hiç üzerinde durmamak, sahaya seyirci daldığında herşey normalmiş gibi geçiştirip bahsini bile açmamak, De Sanctis yerde yatan Semih'i yavru kediler gibi ensesinden kavrayıp silkelerken (Volkan'ı pilot kameralarla dahi olsa yakalayıp) bu enstantaneyi ne hikmetse sadece bir kere gösterebilmek tarafsız ve ilkeli yayıncılık mıdır?

Unutulmasın ki herkes bir gün kendi kazdığı kuyuya düşer, bu devran da ne kadar böyle sürer hep beraber göreceğiz...

07 Nisan 2009

18 Mart 2009

Seven Pounds

Geçmişte yaşadığı büyük hatanın bedelini çektiği vicdan azabıyla hergün ödeyen bir adamın hikayesi. Farklı bir kurgu ve harika oyunculuk, kesinlikle kaçırmayın...

Nic'in Günlüğü



14 Mart 2009

Fenerbahçe 1 - 1 Kocaelispor


Coca Cola Boy mu desem yoksa Rap Star mı bilemiyorum ama her ikisi de yakışıyor aslında. Hünerlerini futbol oynamaya kullanmak yerine showmanlik yönünü geliştirmeye çalıştı hep. Fenerbahçe taraftarları teknik futbolcu sever tanımlamasını birileri yanlış empoze etmiş Kazım'a. Teknik oynamak rakibini artistik bir çalımla abondone ettikten sonra mütevazı olmaktır pis pis etrafa sırıtmak değil, müsait pozisyonda en doğru pası verebilmektir gereksiz topu hakimiyet altında tutmaya çalışmak değil... Gazetelerde sık sık İngiltere özlemini okuyoruz Colin'in, elbet hepsine itibar etmiyoruz ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz hani. Geldiği günden beri bitmeyen kredisi Kocaelispor maçıyla bitti. Sahada ruhsuz ruhsuz dolaşan, arkadaşlarıyla yardımlaşmayan, oynadığı zaman Gökhan Gönül'ü de bozduğu gibi takımın genelini bir bocalamaya iten Kazım'a artık Ada yolları gözüksün.

Her ne kadar hedefimde Kazım olsa da aslında tüm takım suçludur. Kocaelispor beraberliği yakaladıktan sonra son 5 dakikada gösterilen efor ve çaba en azından bir yarım saat gösterilseydi skor çok farklı olurdu. İnanmak çok güç, sanki en yakın rakibimizin 10 puan önünde şampiyonluğa koşuyormuşuz gibi gevşek bir futbol, rakibi ciddiye almayan oyuncular karması. Henüz 2. dakikada atılan gol de olmasa belki Kocaelispor öne de geçebilirdi. Aragones yine dahice fikirlerle başladı maça. Emreciksin transferinden sonra ilk 18'e bile giremeyen Kazım'da haftaiçi ne gördüyse Deivid'in sakatlığında koşan ve hırslı bir Emreciksin yerine Rapstar Kazım'ı oynattı. Sağ kanatta Kazım'a görev vermek, Gökhan Gönül'ü de bitirmek demek. Gökhan önünde güvenemediği bir oyuncu olunca ileriye destek verme konusunda tereddüte düşüyor. Böylece de sağ kanat bitiyor. Solda ise istikrarsızlık abidesi Uğur Boral. Sevilla, CSKA ve son Sivasspor maçı hariç aklımda formanın hakkını verdi diyebileceğim bir maç yok ve hala solda. Yetmezmiş gibi her oyundan alınışında da trip atıyor Uğur. Onun da her zamanki hali ve git gelleri sahada olunca kanatlar felç oldu haliyle. İleride Semih'i de çok yorgun gördüm bu akşam, iyi çalıştı ama ayakta duracak mecali yok gibiydi. Güiza zaten an itibariyle milyonluk kazık görüntüsünde. Kaptan Alex kıpırdanmaya çalıştıysa da Carlos'a attırdığı gol haricinde verimli olamadı. Emre'nin yokluğunda sakatlıktan dönen Selçuk epeyce gerilemiş, Josico'yu ise sahada gördükçe Maldonado'ya haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

Bu karamsar tabloda bulduğumuz erken gole rağmen oyunun kontrolünü bir türlü elimize geçiremedik. Özellikle 2. yarının başlarında Kocaeli iyi top yaptı ve olumlu hücumlar geliştirdi. Orta sahamızda Selçuk (Josico) - Deniz ikilisi topu oyuna sokamadılar ki önceki haftalarda burada görev yapan Emre'nin artan performansı takımı çok rahatlatmaya başlamıştı. 87. dakikada gelen beraberlik golü öncesinde de Kocaeli net sinyaller verdi ama bu Fenerbahçe'yi uyandırmaya yetmedi. Nitekim kaybedilmiş gibi duran şampiyonluk şansı son haftalarda alınan galibiyetlerle artırılır gibi olmuştu. Artık ondan da söz etmeye gerek yok çünkü bu oyuncuları motive(*) etmek için ancak rakip takımlardan alaycı demeçler yayınlanması gerekiyor...

(*) Diego Lugano'yu bu kapsamın dışında tutuyorum çünkü ben Fenerbahçe'de daha önceleri işine bu kadar saygı duyan ve sahada yüreğiyle oynayan bir yabancı oyuncu olduğunu hatırlamıyorum.

13 Mart 2009

Haftasonu TV'de Futbol

13.03.2009 Cuma

20.00 Fenerbahçe - Kocaelispor (Lig Tv)
21.30 Wolfsburg - Schalke 04 (24)

14.03.2009 Cumartesi


13.00 Karabükspor - Diyarbakırspor (D Spor)
14.30 Hibernian - Hearts (Futbol Smart)
14.45 Manchester United - Liverpool (Spormax)
15.15 Ankaragücü - Sivasspor (Lig Tv)
16.30 H. Berlin - B. Leverkusen (24)
17.00 Middlesbrough - Portsmouth (Spormax)
19.00 Cagliari - Genoa (Ntv Spor)
19.00 Beşiktaş - Gençlerbirliği (Lig Tv)
19.20 Doncaster - Birmingham (Futbol Smart)
20.00 Nantes - Lorient (Kanal A)
21.30 Juventus - Bologna (Ntv Spor)
22.00 Bordeaux - Nice (Kanal A)
23.00 S. Lizbon - Rio Ave (Spormax)
23.00 A. Bilbao - R. Madrid (Ntv)
23.20 Lanus - Colon (Ntv Spor)

15.03.2009 Pazar

13.00 Boluspor - Kasımpaşa (D Spor)
13.30 Feyenoord - PSV (Futbol Smart)
15.15 Ankaraspor - Kayserispor (Lig Tv)
15.15 Bristol - Cardiff (Futbol Smart)
15.30 Chelsea- Manchester City (Spormax)
16.00 Siena - Milan (Ntv Spor)
18.00 A. Villa - Tottenham (Spormax)
18.00 Lyon - Auxerre (Kanal A)
18.00 Hamburg - E. Cottbus (24)
19.00 Trabzonspor - Galatasaray (Lig Tv)
20.00 Atletico Madrid - Villarreal (Ntv Spor)
22.00 PSG - Marsilya (Kanal A)
22.00 Almeria - Barcelona (Ntv Spor)
22.15 Porto - Naval (Spormax)

12 Mart 2009

Premier Lig ve Diğerleri

Liverpool
Chelsea
Manchester Utd.
Arsenal
Barcelona
Villarreal
Bayern Munih
Porto

Şampiyonlar liginde son 8'de 4 takım İngiltere'den. Yani daha çeyrek finalde kupanın Ada'ya gitme ihtimali %50. Wenger'in Arsenal'i hariç diğerleri zorlanmadan turu geçtiler. Çeyrek final kura çekimi ise 20 Mart'ta, işte benim tahminlerim...

Liverpool - Villarreal
Manchester - Chelsea
Barcelona - Porto
Bayern - Arsenal

11 Mart 2009

Scolari Antep St. Germain'de!

Gaziantepspor'da geçen haftasonu Nurullah Sağlam'ın görevine son verildi. İster istemez de gözler Erdoğan Arıca ve Yılmaz Vural'a çevrildi ama Antep yönetiminden gelen basın açıklaması evlere şenlik.

"Gaziantepspor'un adına yakışacak, bu yükü taşıyabilecek, iddialı, hırslı, kaliteli bir teknik adamın peşindeyiz. Başkanımız çalışmalarını büyük titizlik içinde sürdürüyor. Yeni hocamızın Konyaspor maçını tribünde izlemesini planlıyoruz. Bu isim belki de süper bir isim olacak. Mesela İngiltere'nin Chelsea takımından bir süre önce ayrılan Brezilyalı teknik direktör Luiz Felipe Scolari de olabilir''

Böyle bir açıklamaya ciddi bir yorum yapmak mümkün mü acaba?

07 Mart 2009

Haftasonu TV'de Futbol

7 Mart Cumartesi

13.00 Kasımpaşa - Orduspor (D SPOR)
14.30 Coventry - Chelsea (NTVSPOR)
15.15 Trabzonspor - Konyaspor (LİG TV)
16.30 Bayern Münich - Hannover (KANAL 24)
17.00 Roma - Udinese (NTVSPOR)
17.00 Sunderland - Tottenham (SPORMAX)
19.00 Genoa - İnter (NTVSPOR)
19.00 Hacettepe - Beşiktaş (LİG TV)
20.00 Toulouse - Bordeaux (KANAL A)
21.00 Real Madrid - Atletico Madrid (NTVSPOR)
21.30 Torino - Juventus (NTV)
22.00 Lille - Lyon (KANAL A)
23.00 Leixoes - Porto (SPORMAX)

8 Mart Pazar

13.00 Adanaspor - Karşıyaka (D SPOR)
15.15 Sivasspor - Ankaraspor (LİG TV)
16.00 Milan - Atalanta (NTVSPOR)
18.00 Everton - Middlesbrough (NTVSPOR)
18.00 Bayer Leverkusen - Bochum (KANAL 24)
18.00 Rennes - Auxerre (KANAL A)
19.00 Kayserispor - Fenerbahçe (LİG TV)
22.00 St. Etienne - Nantes (KANAL A)
22.15 Naval - Benfica (SPORMAX)

01 Mart 2009

Fenerbahçe Alternatif Forma Sponsorları

Geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe AVEA ile olan forma sponsorluk anlaşmasını uzattı. Birçok Fenerbahçe'li gibi benim de formada daha evrensel bir marka görme hayalim suya düştü tabi. Doğal olarak biz taraftar maddi değil duygusal düşünüyoruz. Aşağıda yapmış olduğum bir kaç sanal sponsorluk görseli var. Unicef en güzeli sanki...




Australia

Uzun soluklu bir dönem filmi olmasına rağmen, sıkılmadan seyrettiğim ender filmlerden biri oldu Avustralya. Belkide ada doğumlu oldukları için seçilen başrol oyuncuları Nicole Kidman ve Hugh Jackman da rollerine hakkını vermişler. İçerisinde macera, aşk, savaş ve heyecan gibi pek çok öğeyi barındıran Avustralya sinemaya gitmeye vakti olmayanlar için bile en azından DVD'de seyredilmesi gerekenler arasında...

Fenerbahçe 4 - 2 Sivasspor

Sezon tamamlanana kadar iki takımın karşılaşacağı randevulardan ilkiydi bu maç. Sezonun ilk yarısında Sivas'ta oynanan maçta ise Sivasspor Fenerbahçe'nin iyi başladığı maçı 2-1 kazanmıştı. Bu gece de maça iyi başlayan hatta henüz 3. dakikada ilk atağında golü bulan Sivasspor'du. Ofsayt tartışmaları arasında Kamanan'ın sol dipten kestiği topu gol çizgisi üzerinde Mehmet Yıldız tikledi. İşte o anda acaba dedim nitekim bu sezon birçok maçta Kadıköy büyüsünün de kırılabileceğini gördük. Bundan sonra maçı çevirmemiz çok güç diye düşünürken aynı çabuklukta bir golle skor yeniden eşitlendi. Ancak Kadıköy'deki gerilim öylesine kara bulutlar çekmiş ki Fenerbahçe üstünlük sayısını ararken Sivasspor 2. atağında yine golü buldu. Özellikle Deivid ve olağan şüpheli Deniz'in çok kötü performans sergilediği maçta başta Alex ve Uğur ile Semih ve Emre'nin oyuna ağırlığını koymalarıyla henüz ilk yarım saat dolmadan Fenerbahçe 3-2'lik üstünlüğü yakaladı.

Maç başlayalı yarım saat olmuş ve şimdiden 5 gol atılmıştı. Galatasaray'ı kupadan men eden, ligde zirveye ambargo koyan Sivasspor'dan daha farklı bir futbol beklerdim ancak bu gece izlediğim Sivasspor bu oyunla beni hayal kırıklığına uğrattı. Daha önceki postlarımda da söylediğim gibi Fenerbahçe'de Alex iyiyse ve ona ayak uydurabilecek en az 2 oyuncu da formdaysa Kadıköy'de Fenerbahçe'den puan dahi alamazsınız. Bu gecede aynı durum söz konusuydu, Fenerbahçe'li oyuncular oldukça istekli ve bilinçliydiler. Benim Sivasspor'dan beklentim ise puandan ziyade kendi oyunlarını oynamaları, yapamıyorlarsa da savaşmaları gerektiğiydi, tıpkı Fenerbahçe'den beklediğim gibi. Ancak Uygun'un takımı sahaya iyi futbol yansıtamadığı gibi savaşmaktan da çok uzaktı. İkinci yarıyla birlikte en azından beraberlik için bastırmalarını beklerken sadece 1-2 girişimde bulundular, bu girişimlerinde de arkada bıraktıkları boşluklarla Fenerbahçe çok net pozisyonlar buldu. Sonuç olarak kalitesi tartışılmaz Fenerbahçe kadrosunun böylesine istekli de olduğu bir maçta ilk kornerinizi 90. dakikada buluyorsanız beraberlikten bile söz etmeniz saçma olurdu. Fenerbahçe şampiyon olamasa da büyük maçlarda ne kadar tehlikeli olduğunu yine gösterdi. Dolayısıyla direkt yada en direkt şampiyonluk yolu Fenerbahçe'den geçecektir. Aragones'in katkısının her zamanki gibi sıfır olduğu bu tip maçlarda futbolcular bireysel yetenekleriyle maçlar kazandıracaklardır ancak bu sonuçlar Fenerbahçe yönetimini Aragones'in başarısızlığı gerçeğinden saptırmamalıdır. Bu nikahta aradaki kan uyuşmazlığını görebilmek için futbol uleması olmaya gerek yok.

Bir paragrafta son 2-3 maçtır oldukça kötü performans gösteren Deivid ve Deniz'e açmak istiyorum. Deivid de Souza sözleşme yenilemenin arefesinde, bu dönemde bir futbolcudan ne beklersiniz? Doğal olarak genel formunun çok çok üzerinde oynayıp, katkısını artırıp daha iyi bir sözleşme talep etmesini ama Deivid'de durum farklı. Emsallerinin bazen 1 sezonu heba ettiği sakatlığında 4 ay gibi bir sürede ayağa kalktı. Hatta görev aldığı ilk maç olan Bursa karşısında da golünü yazdı. Akabinde Kadıköy'de Galatasaray'ı devirirken de sahanın yıldızlarından biriydi Deivid. Sahalara uzak geçen onca aydan sonra dönüşü muhteşem olmuştu fakat ne olduysa 2. yarının başlamasıyla birlikte oldu. Sağ kanadı Kazım'dan devraldı almasına da artık Türkiye ve Fenerbahçe'ye alışan bir oyuncu olmasına rağmen ilk sezonundaki Deivid'e dönüşmeye başladı. Gereksiz top kayıpları, zorlama paslar, beceriksiz çalım denemeleri, ağırkanlılık v.s. Deivid de bulunmaz hint kumaşı değil, Aurelio ve Tuncay'ın gidişlerinde ağır kalan yönetim bu kez de erken davranmaz umarım. Deniz konusuna gelince, özel yaşamında belki bir insanın yaşayabileceği en büyük duygusal yıkıntıları yaşadı, o dönemlerde de herkesin desteğini aldı ama artık birşeyler verme zamanı. Takım içerisinde öylesine sırıtıyor ki beyaz camdan herkesin şahit olduğu Deniz gerçeğini Aragones nasıl göremiyor yada görmüyor anlamak güç. 5 metre yanındaki adama isabetli pas atamadığı gibi asli görevi olan top çalma girişimlerinde de bir o kadar beceriksiz Deniz. Bu haliyle ve çekingen futboluyla ligin dibindeki takımdan bir oyuncuya Deniz ile takas teklif etseniz eminim kibarca reddedilirsiniz. Umarım kendini biran önce toparlar ve bir Fenerbahçe oyuncusuna yakışan futbolu oynamaya başlar aksi takdirde takımdaki geleceğini pek parlak görmüyorum.

27 Şubat 2009

Haftasonu TV'de Futbol




27 Şubat Cuma

20.00 // Beşiktaş - İstanbul Büyükşehir Bld. (LİG TV)
21.30 // Köln - Arminia Bielefeld (KANAL 24)
21.45 // PSV - Heerenveen (FUTBOL SMART)
23.00 // Benfica - Leixoes (SPORMAX)

28 Şubat Cumartesi

13.00 // Giresunspor - Adanaspor (D SPOR)
14.30 // Hamilton - Rangers (FUTBOL SMART)
14.45 // Everton - West Bromwich (SPORMAX)
16.30 // Dortmund - Hoffenheim (KANAL 24)
17.00 // Celtic - St.Mirren (FUTBOL SMART)
17.00 // Middlesbrough - Liverpool (SPORMAX)
19.00 // Fenerbahçe - Sivasspor (LİG TV)
20.00 // Valenciennes - Lille (KANAL A)
21.30 // Juventus - Napoli (NTVSPOR)
22.00 // Auxerre - Toulouse (KANAL A)
22.30 // Porto - Sporting Lisbon (SPORMAX)
23.00 // Espanyol - Real Madrid (NTV)

1 Mart Pazar

13.00 // Orduspor - Samsunspor (D SPOR)
14.30 // West Ham - Manchester City (SPORMAX)
15.15 // Antalyaspor - Trabzonspor (LİG TV)
16.00 // Sampdoria - Milan (NTVSPOR)
17.00 // Manchester United - Tottenham (KANAL A)
18.00 // Werder Bremen - Bayern Munih (KANAL 24)
19.00 // Konyaspor - Galatasaray (LİG TV)
21.30 // Inter - Roma (NTV)
22.00 // Lyon - Rennes (KANAL A)

Galatasaray 4 - 3 Bordeux

Dışarıda olduğumdan izleyemediğim bir karşılaşmaydı ama ona rağmen bu maç hakkında da birşeyler yazmak istedim. Fransa'dan 0-0 ile dönen Galatasaray kağıt üzerinde avantajlı skoru elde etmişti aslında. Daha 2 gün önce kovulan Skibbe bile Galatasaray turu geçer diyordu, Fransa'da Gourcuff'lu Bordeux'yu gördükten sonra ben de farklı düşünmüyordum. Üstüne Gourcuff'un İstanbul'a getirilmediğini de öğrendikten sonra Bülent'in turu vermesi için ekstra çaba sarfetmesi lazımdı.

Henüz 1. dakikada gol yemesine rağmen skoru 3-1'e getiren Galatasaray rahatlamış olmalıydı ki telefonuma düşen 3-3 mesajından sonra şaşırdım. Sonrasında Sabri turu getiren golü atmıştı atmasına da bu kadar çabuk ve fazlaca yenen goller sonraki turlar için umut vermedi bana. Gelecek turda oynanacak olan HSV, biraz daha hızlı oynamayı seven ve çabuk oyunculardan kurulu bir ekip. Bu turda da Galatasaray'ın %51 şansı var diyebilmem için ilk maçı deplasmanda oynamaları şart.

Şampiyonlar Ligi

Son 16'da ilk maçlarda alınan skorlar, koyu yazdıklarım turu geçer diye düşündüklerim;

Atletico 2 - 2 Porto
Lyon 1 - 1 Barcelona
Arsenal 1 - 0 Roma*
Inter 0 - 0 Manchester

Real Madrid 0 - 1 Liverpool
Chelsea 1 - 0 Juventus
Villarreal 1 - 1 PAO
Sporting 0 - 5 Bayern

*Rövanş maçları arasında en çetin geçmesini beklediğim maç bu maç. Arsenal skor avantajına sahip olsa da, kontra atağa iyi çıkan bir takım olsa da sanki Roma turu alacak gibi geliyor. Ama bahis oynasam vereceğim son maç olur. :)

22 Şubat 2009

Gençlerbirliği 1 - 0 Fenerbahçe

Geçen hafta Hacettepe karşısında gelen 7-0'lık galibiyet, haftaiçinde yönetimden Ali Koç ve Şekip Mosturoğlu'nun güven veren açıklamaları taraftarlar üzerindeki stresi bir nebze de olsa kırmaya başlamıştı. Ancak bu maçta oynanan ruhsuz futbol, böylesine kritik bir dönemeçte bile sahaya hiçbirşey yansıtamayan futbolcular, hepsi yalancı baharmış...

İki hafta önce 10 kişi kalan rakip karşısında koca bir 45 dakika boyunca beraberliği yakalayamayan kadronun, ligin çıkışta olan takımlarından birinin sahasında oynadığı maçı çevirmesine bahis oynar mısınız? Ben, topun yuvarlana yuvarlana Fenerbahçe ağlarıyla buluştuğu posizyondan sonra maç bitti dedim, sahadakiler de beni yanıltmadılar. Uzun süredir geçen sezon Avrupa'nın devlerine kafa tutan bu takımın, bu sezon nasıl bir evrim geçirip ikinci sınıf Anadolu takımlarına karşı bile maçta baskı kuramadığını düşünüyorum ama gel de çık işin içinden çıkabilirsen. Sahada oyuncular arasındaki kopukluğu görmek için maçı stattan izlemeye gerek yok TV başından da rahatlıkla görülebiliyor yeter ki yerleri değil maçı izle (!)

70'lik futbol uleması Aragones kulüp takımı yönetmenin, milli takımlarda kulüplerinden hazır idmanlı gelmiş oyuncuları kara tahta üzerinde sahaya yerleştirmeye benzemediğini idrak edebilmiş midir acaba? Peki ya Fenerbahçe'nin Türkiye Ligi'nde her sene şampiyonluğa oynayan bir takım olması gerektiğinin bilincinde midir? Bu camia deplasmanlarda alınan 1 puana eyvallah etmez, sahasında değil beraberlik rakip kim olursa olsun galibiyet ister. Hatta bir adım daha ileri gideceğim bu kulüpte başkanlar takımı yürüye yürüye şampiyon yapamadıkları için hocalarını kapı önüne koymuşlardır. Şimdi bu çerçeveyle bir de bu sezona bakalım. Uzun bir aradan sonra eldeki kadro oturmuş olmasına rağmen Avrupa'da baharı bile görememişiz, ligde deplasmanda aldığımız galibiyet değil, beraberliği hatırlayamaz duruma gelmişiz, Kadıköy'de bir zamanlar 4'ten az yiyelim hedefiyle maça çıkanlar şimdi 1 puan aldıklarında kaçırdıkları galibiyet için yakınır olmuşlar ve en önemlisi daha 25. hafta gelmeden taraftarların şampiyonluk ümitleri çoktan tükenmiş. Bütün bunların baş mimarı ise maçlarda takımla değil, bir türlü iyileşmeyen dudağındaki uçukla ilgili. Parası tıkır tıkır ödeniyor, yönetimi ne yaparsa yapsın arkasında, oyuncuları istediği gibi eleştirebiliyor, güzel de bir şehirde yaşıyor canını sıkmasına gerek var mı ki, taraftar yeterince kafa yoruyor zaten.

Bu vahim tablo karşısında yönetimin yorumuysa çatır çatır hoca harcama devirleri geride kaldı, biz Avrupa Devi olma hedefiyle hocamızın sözleşmesi bitene kadar beraber çalışacağız. Tabi daha ilk yarının bitmesini bekleyemeden Schuster'i kapı önüne koyan Real Madrid yada Abramovich'in Chelsea'si Avrupa devi değil zaten. Yöneticilik kalıp fikirlerle, ezbere cümlelerle yapılmaz, öncelikle ileri görüşlü olacaksın. Kimse Aragones daha alışamadı diye kendisini kandırmasın bu hoca değil 6 ay Allah korusun 5 sene falan da kulüpte kalsa takımın yine başarılı olamayacağı açıktır. Bize Villa'yı, Torres'i, Xavi'yi, Silva'yı alıp şampiyonluklar getirecek değil, eldeki malzemeden en iyi verimi alıp ligi çözecek zeki ve başarıya aç teknik adamlar lazımdır. Ben merak ediyorum Aragones ile nasıl bir sözleşme yaptık biz, taraftarlara sorulmadan kulübün hisseleri falan mı önerildi tazminat olarak da hala gönderilmemesi konusunda diretiliyor. Yönetimin bu tutumla gelecek seçimlerden de zaferle ayrılması çok güçtür çünkü Fenerbahçe Spor Klübünün lokomotifi olan futbol branşı çoktan raydan çıkmıştır...

Daum ve Koch A.Ş.


Deplasman fatihi Christoph Daum'un Köln'ü dün de Bayern deplasmanında fırtına gibi esti. İlk yarıda duran toplardan bulduğu gollerle 2 farklı üstünlüğü yakalayan Köln ikinci yarıda başta kaleci Mondragon ve sol kanat Ehret'in olağanüstü oyunlarıyla Münih'ten 3 puanı kazıyarak aldı adeta. Bayern'de Klinssmann ikinci yarıya kurtarıcı rolü verdiği Hamit Altıntop ve Landon Donovan ile başladı nitekim bitime 10 dakika kala Hamit'in güzel ortasına yükselen van Buyten kafayı koyup farkı 1'e indirmesine rağmen Daum maçı almasını bildi. Köln'ü Koch gibi müthiş bir kondisyonerin çalıştırdığı belli. Oyuncular son dakikaya kadar deparlara kalktılar, kademede yorgunluktan doğan hatalar yapmadılar, sonucunda da hak ettikleri bir galibiyete daha imza attılar.

Fenerbahçe'de medyanın verdiği gazla; hep duran toptan goller geliyor, akıllı olsa Fenerbahçe 4 değil 8 atardı, sahaya 6 forvetle çıkıyor, Avrupa'da başarıyı yakalaması imkansız diye eleştirilip kapı önüne koydurulan Daum yeniden yarattığı Köln takımıyla en geç 2 sezon içerisinde şampiyonluk mücadelesi verecektir. Biz değerini bilemedik bari Almanlar bilsinler, yolun açık olsun Daum...

20 Şubat 2009

Haftasonu TV'de Futbol


20 Şubat Cuma
20.00 // Gaziantepspor - Beşiktaş (LIG TV)
21.30 // Schalke - Dortmund (KANAL 24)
23.00 // Pacos Ferreira - Porto (SPORMAX)

21 Şubat Cumartesi
14.45 // Aston Villa - Chelsea (SPORMAX)
15.00 // Trabzonspor - Denizlispor (LIG TV)
16.30 // Bayern Munich - Koln (KANAL 24)
17.00 // Bologna - Inter (NTV)
17.00 // Middlesbrough - Wigan (SPORMAX)
19.00 // Gençlerbirliği - Fenerbahçe (LIG TV)
19.00 // Roma - Siena (NTVSPOR)
19.30 // Manchester United - Blackburn (SPORMAX)
20.00 // Nancy - Lyon (KANAL A)
21.00 // Barcelona - Espanyol (NTVSPOR)
22.00 // Nice - Rennes (KANAL A)
22.00 // Sporting Lisbon - Benfica (SPORMAX)
23.00 // Sevilla - Atletico Madrid (NTVSPOR)

22 Şubat Pazar
15.00 // Sivasspor - Eskişehirspor (LIG TV)
15.30 // Fulham - West Bromwich (SPORMAX)
16.00 // Milan - Cagliari (NTV)
17.00 // Liverpool - Manchester City (SPORMAX)
18.00 // Bayer Leverkusen - Hamburg (KANAL 24)
18.00 // Marsilya - Le Mans (KANAL A)
19.00 // Galatasaray - Kocaelispor (LIG TV)
21.10 // Lanus - Boca Juniors (NTVSPOR)
22.00 // Lille - Monaco (KANAL A)